“Leonardo Da Vinci’nin ilk sanat eserinin hikayesini biliyor musunuz?”
Leonardo Da Vinci’nin babası Piero Da Vinci, bir gün onun sanat yeteneğinin doğayla birleştirdiğini farketmişti. Vinci’de yaşayan bir köylü tahtadan kalkan yapmış ve Piero’dan kalkanı Floransa’ya götürüp üzerini resimlendirmesini istemiştir. Piero’nun bu iş için görevlendirdiği oğlu kalkanın üzerine ateş püskürten ejderha benzeri korkunç bir canavar imgesi çizmeye karar verdi. Canavara doğal bir görünüm vermek için, gerçek kertenkeleler, yılanlar ve yarasalardan parçalar toplamıştı. Sonunda o kadar etkileyici bir çizim ortaya çıkmıştı ki, babası kalkanı almaya geldiğinde,loş ışıkta gözüne gerçek gelen bir canavar çizdiği için karşısında irkildi. Daha önce bu kadar olağanüstü, bu kadar sıradışı, eşsiz bir şey görmemişti. Oğlunun eserini kendine saklayıp, köylü için başka bir kalkan almaya karar verdi. O kalkan bugün kayıp. Akıbetinin ne olduğu maalesef bilinmiyor. Ticari kafa yapısına sahip babası tarafından, çok iyi bir fiyata satıldıktan sonra, yüzyıllardır kim bilir kimlerin eline geçti.
Peki Leonardo Da Vinci’nin buradaki ödülü neydi?
Onun ödülü babasının müthiş kalkanı görünce, duyduğu korkuydu. Bu bir sanatçı olarak ona yeterliydi. Para mühim değildi. İşte Leonardo Da Vinci’nin kayda geçen eserinin hikayesi böyleydi.
Leonardo Da Vinci’nin, Hayatında, ardı ardına sorularıyla, meraklı oluşuyla öğretmenini zor durumda bırakarak şaşkına çeviren biri olması beni çok etkiledi. Çok meraklı ve gözlemci biriydi. Gözlemlerini, aklına gelen fikirleri not etmek, listeler hazırlamak, karalama ve çizimler yapmak onun için doğal bir alışkanlıktır.
Leonardo Da Vinci’ye göre matematik, doğanın fırça darbesiydi.
Leonardo Da Vinci’ye göre iyi bir ressam, iki şey çizmelidir. İnsan ve onun zihnindeki niyetler. Birincisi kolay, ikincisi zordur. Çünkü, İkincisinin, jestlerle, mimiklerle, kol ve bacak hareketleri ile betimlenmesi gerekir. Hareketler, zihinsel devinimleri duyurmalıdır.
Zamanını çok para kazanacağı işlere ayırmaktansa, bilgelik kazanmaya ayırırdı.